28 Haziran 2012 Perşembe

bak öpmeye filan kalkarsa sakın haaa...



Bu postumu sevgili arkadaşlarım Pişman Değil şişmanın Burcu'ya, iri Turuncu Balık'a ve Pastel Labirent'e ithaf ediyorum...

Üniversite son sınıftaydım. Bizim fakültenin hemen karşısında Güzel Sanatlar vardı. Aramız sadece 2-3 metre, zaten aynı bahçenin içindeyiz, aynı kantini kullanıyoruz.

Bendeniz bir çocuk beğendim bu fakülteden :D Gözüm sürekli onu arıyor, onu takip ediyor. Zaten sınıfın penceresinden onların fakültesinin girişini kuş bakışı görebiliyorum. Bir kartal bir şahin gibi izliyorum avımı.
Ama nasıl tatlı çocuk anlatamam. Bembeyaz bir tenin üstüne siyah saçlar, siyah gözler... Gamzeleri de vardı sanırım. Hatırlayamıyorum şimdi...
Ben son sınıftayım, e çocuğun da birinci sınıfta olmadığı belli, yahu ben bu çocuğu daha önce nasıl fark etmedim diye başımı duvarlara vurucam nerdeyse...
Böyle birini kafaya takmanın en güzel yanı da arkadaşlarla yapılan kritikler ve olmazsa olmaz TAKTiKLER!!!

Her fırsatta soluğu kantinde alıyoruz. O zamanlar sigara yasak değil, duman altı bir ortam. Zaten 3 sene boyunca mecbur kalmadıkça kantine inmemişiz ama gel gör ki son yılımızı kantinde geçirmeye bile razıyız. En azından ben öyleyim, arkadaşlarım da beni yalnız bırakmıyorlar...
Ben de bu işlerde nasıl acemiyim anlatamam İlk sevgilim olmayacak tabi ki ama böyle uzaktan uzağa kimseye kafayı takmışlığım yok, ne yapacağımı pek bilemiyordum.
Sağolsun yaşça benden büyük ve daha deneyimli olan arkadaşlarımın taktiklerini uyguluyorum. Kantinde onu en iyi kesebileceğim masaya oturuyoruz, o bişi almak için kalkarsa benim de çay alasım geliyor mesela ama en önemlisi gözlerimi ayırmıyorum ondan. Zaten boşuna kesişmek dememişler, bakışlarımla delip geçicem neredeyse :) Birini öyle ısrarla göz hapsine alınca bir süre sonra kör olsa bile sizi fark ediyor, kaçarı yok.
Zamanla o da bana bakmaya başladı tabi ama birbirimizin adını bile bilmiyoruz. Tek mutluluğum etrafında hiç kız olmaması. Arkadaşlarıyla tavla oynuyor, sohbet ediyor. Ben de dikkatini çekmek için kahkahalar atıyorum, arkadaşlarımın da gazını almışım gülünce çok güzel oluyormuşum diye :D ağzım kapanmıyor artık, siz hayal edin. Şimdi düşündükçe nasıl eğleniyorum kendimle anlatamam.

Hatta bir tane fotoğrafım var sınıfta çekilmiş, suratım asık. 2-3 yıl sonra baktığmızda arkadaşıma sormuştum bak bu pozu hatırladın mı diye, evet demişti - bugün onu görmedim ya çok mutsuzum pozu :D


Neyse olaya dönersek her türlü bakışmanın sonucunda çocuğun ilk adımı atmasını sağlayamadım, ben desen zaten acemiyim demiştim, çocuğu keserken bile utanıyorum bazen, o durumdayım.
Ama ortamımızda taze kanlar vardı, cikcikler mi diyorduk biz onlara yaaaaaa? Vallahi çok yaşlanmışım demekki, kusura bakmayın artık.
Neyse işte oğlanlardan biri duymuş benim bu çocuktan hoşlandığımı, bana bile sormadan sen kalk git çocuğun masasına. Hatta ben okulda bile yoktum o gün Hava da nasıl yağmurlu anlatamam.
Bir telefon geldi,
 - Huysuz bizim ciks senin çocuğun masasına gitmiş tanışmış, senden bahsetmiş diye...
- Eeeee dedim ne olmuş ne olmuş?
- çocuk farkında bile değilmiş senin onu kestiğinin.
- aaaa nası yaniii...
- e tabi canım yoksa gelmez miydi senin gibi kıza?
- kikir kikir sağol tatlım yaaaaa, e sonuç?
- çabuk hazırlan çocuk kantinde bekliyor seni
- hönkkkk!!!

hemen giyindim ama süslensem ne çare, okula çok yakın oturmama rağmen varana kadar dizime kadar ıslandım. E o zamanlar da ispanyol paça modaydı yine :D ne kadar su varsa çektim bünyeme. Elim ayağım titriyor ne konuşcaz diye, zaten mahçubum ben araya adam sokmuşum gibi oldu sonuçta...

Ne konuştunuz derseniz hiç hatırlamıyorum. Birbirimizin numarasını aldık ama bu seferde arayacak mı stresi başladı...
Aaaa en önemli bölümü atlamayayım, adını öğrendim tabi... Öyle bişeyki ikimizin adını arka arkaya söyleyince bir şarkının sözleri oluyordu :D

ilk buluşmamız çok vasat geçti ama ilk günden hayal kırıklığını kabul etmeye niyetim yoktu. O kadar beklemiştim, bir kere karşılaşırız diye bahçede saatler geçirmişliğim vardı... o kadar kolay pes etmeye niyetim yoktu yani.
Burda da arkadaş taktikleri girdi yine araya. En sevdiğim yeri hatta bu postu yazma sebebim de bu kısmı zaten.
2. Buluşmamıza arkadaşımdan çıkıp gidicem, bir nasihat bir nasihat.

- kendini ağırdan sat huysuz
- bak öpmeye filan kalkarsa sakın haaa
ben - e çok mu soğuk davranayım ne yapayım
- zaten muhabbeti kuramadık tam...

arkiden bomba taktik;
 - gözlerinin içine bak, öküz değilse erir gider zaten
- peki tamam, denerim
- hadi baaaayyyy

2. Randevununda sonuna yaklaşırken teklif gelir;
 - bize gidelim mi?
- oluuuur ( eve gidince daha samimi bir ortam olur çocukta açılır artık heralde)

eve varınca şöyle bir incelenir
 - hmmm çok dağınık değil, aferin
 
cd ler karıştırılır, ortak bir zevk bulmaya çalışarak birine karar verilir veeee kanepeye oturulur....
Bir iki boş laf kem kümden sonra bendeniz taktiklerini yüklenmiş çalışkan varlık gözlerini çocuğun gözlerine kilitler...
 Çocuk bir baktı, çevirdi başını, sonra bir daha baktı ki ben hala gözlerimi ondan ayırmıyorum ani bir hareketle dudaklarıma yapıştı.

!?&%?!*%&?!....

Ben - aaaa noluyoruz 1 saniye filan demeye çalışıyorum, o ise beni kanepeye yatırmaya çalışıyor...

- ya bi dakka noldu birden bire? Napıyorsun? dedim.

- sen öyle bakınca ne yapmamı bekliyordunki? dedi.

- !?&%"!?&? Ya.... Şey....ne bilim ben...

İçimdense - hay ben senin vereceğin taktiği...
Salak kafam, kelin ilacı olsa kendi kafasına sürerdi zaten!

Aklıma geldikçe var ya, ölüyorum gülmekten :D

1 hafta sonra filan ayrıldık zaten. Çocuğun içeriği yakışıklılığıyla ters orantılı çıktı maalesef. Yine de en azından piyasaya bir yakışıklı kazandırmış oldum. Neden derseniz bana gelene kadar okuldan hiç bir ilişkisi olmayan çocuk biz ayrıldıktan sonra başka biriyle çıkmaya başladı. Ya ben çıkabiliyormuşum demekki dedi heralde?! Özgüven kazandırmama sağlık :D

İşte böyle... Yazımın başındaki ithafa gelirsek, demem şu ki arkadaşlar; insanın zor zamanı olabilir, aylarca birine kafayı takar ama içi fos çıkabilir, o arada sınavlarına konsantre olmakta zorlanabilir, mezuniyet yaklaştıkça gelecek korkusu sarabilir hatta mezuniyet balosunda ne giycem lan ben çok mu şişmanım sorusu bile kafada büyütülebilir... O olur, bu olur, şu olur. Herşey olabilir...

Ama şuan benim de içinde bulunduğum durum gibi üstünden 5-10 yıl geçince - yaaa ne güzelmiş o günlerrrr... diyebilir ve o günleri yüzünüzde kocaman bir gülümsemeyle özleyebilirsiniz...

Hepinizi kocaman öpüyorum...


9 yorum:

  1. ahaha benim gibi uzaktan sevmek aşkların en güzeli felsefesinde biri için harika bi post olmuş :)

    şu yazdıklarını şirkette gittiğim x bi kursta zamanında okulda yaşamışlığım o kadar çok kiiii ne yazık ki pek azı mutlu sonla bitiyo benim şu ana kadar bekar olmamdan da anlaşılacağı üzere mutlu biten sonum yok ama olmayacak diye bişey yok !! :)

    e o zaman gelsin havuz başında kesilecek cıvırlar, gelsin yarın akşam ve cumartesi akşamı kuzenin düğününde kariyeri tavan über yakışıklı cıvırlar heyoo heyoo :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gelsin tatlım :D

      1'i gider 5'i gelir :D

      yalnız taktik veremiyorum üzgünüm ;D

      Sil
  2. Kıssadan hisse, huysuz diyor ki;
    öpüşme olayı falan riskli ön sevişmeyi çabuk geçin direk sevişin. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. öyle demediğim kesin ama o çocuk da büyük ihtimalle senin gibi düşünüyordu. :)

      Sil
  3. valla butlere girmeden su postundan sonra halime gulmeye basladim bile :) ellerine saglik hatun kisisi :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Gülümsetebildiysem ne mutlu bana :) amacım da oydu zaten :)

      Sil
  4. Hahahah :)demek ki gözlerinin içine bakmamak lazım:)etki farklı tepkiye çekiyormuş..Huysuzum okurken yüzümde çok içten tebessüm oldu tatlım valla sabah sabah. Yazdıgın gibi, bide ayrıldıktan sonra bunların kendilerine güveni çok gelir,kasım kasılırlar..:)

    YanıtlaSil
  5. deniz ve mehtap olmasın şarkı:p tanju okan <3 arz ederim:p

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Lokes Kuyruğu da aynı tahmin de bulunmuştu :D ama bizmki biraz daha çetrefilli bişi... Yine de tahmin için teşekkürler. Bilene ödül filan mı koysak acaba :P

      Sil